Hızlı Seyahatlere Dair: Yavaşlık Hatırlatır Hız Unutturur

Yavaşlık Hatırlatır Hız Unutturur

Yavaşlık Hatırlatır Hız Unutturur

Ne güzel söylemiş değil mi Milan Kundera; “Yavaşlık hatırlatır hız unutturur.” Belki de günümüz sorunlarından biri bu hız. Hızlı yemek yeme, hızlı iletişim, hızlı ulaşım ve hızlı seyahat hatta yavaş olana tahammül derecemiz sıfır.
Sayfa ve konsept gereği ben hızlı seyahat kısmına takılı kalacağım bugün.
Mesela son zamanlarda başlıkları işgal eden; “18 günde 15 ülke gezmek ya da 7 ayda 5 kıta nasıl gezilir?” yazılarına da atıfta bulunarak. Buraya bir dip not açayım; 6 ülkeyi 5 ayda zar zor keşfedebildim hatta eksiklerim doludur her gezdim dediğim ülkede. Bu arada o ülkelerden biri Singapur yani ülke şehir..
Durum öyle bir yarışma halini aldı ki; bir çok kişinin uçakla ya da otobüsle üzerinden geçtiği yerleri de listeye eklediğini düşünmeye başladım ya neyse.

Bir Ülkeyi Gezmek

Bir de bu yazılar ciddiye alınıp, sorular da soruluyor gerek sosyal medya gerekse e-posta yoluyla. Aslında o ülkeyi gezmeye iki gün yeter demişler ama siz bir ay kalmışsınız gibi. Evet üzerinden geçmek için 24 saat bile yeterli hatta daha da kısa sürer; mesela ülkenin en meşhur şehrinin sembolü önünde bir selfie ile iş tamam.
Evet zamanımız az, belki de yılda tek parça 15 gün izin alanlarımız kendini şanslı hissediyor ama bu demek değil ki hızlı seyahat iyi bir şey. Nedir sizce bir ülkeyi gezdim demek? Yemeklerini tatmak, pazarlarını gezmek, gece hayatına ve günlük yaşama tanıklık etmek, topluma karışmak kısaca ve daha da fazlası.
Hatta Can Dündar’ın bir yazısından sevdiğim kısmı kesip alarak buradan paylaşayım istiyorum. Olayımız Meksika’da geçiyor ve şöyle devam ediyor:

O Kadar Hızlı Gitti ki, Ruhumuz Geride Kaldı

Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyuluyor ve sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına geliyorlar.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor; “hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? “
Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki; “çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik…”
Özetle arkadaşlar; hızlı olan unutulur, yavaş olanın tadına varılır.

Share

Comments

  1. Bence de ani yasamak gibisi yok. Seyahatelerimde oyle gezmeyi tercih ederim hep

  2. Yazı çok hoşuma gitti müsadenizle paylaşıyorum. ellerinize sağlık

  3. Ata Kemal Çetin : Aralık 4, 2017 at 3:06 pm

    o kadar çok ki bu tarz geziyorum diyenler.Herif 15 günde 10 ülke gezdim diyor hem de otobüsle

  4. son günlerin trendi bu hatta bol bol kare alıp yıl boyu yayınlamak gerek

  5. Bu arada sizin seyahatinizi hayranlıkla takip etmiştim ellerinize sağlık bu yazıda guzel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir